GÖLGEDEKİ ELLER : Ümraniye Masaj Salonları
Ümraniye Masaj salonları’nin hareketli sokaklarında, işten eve dönen insanların, dükkânların önünde kahkahalarla sohbet eden esnafın ve akşam pazarına yetişmeye çalışanların oluşturduğu kaosun arasında, Aslı’nın hayatı sessiz ama bir o kadar da derin bir ritimle akıyordu. Otuz iki yaşında, zarif ama güçlü parmaklarıyla insanların ağrılı kaslarını rahatlatan bir masöz olarak tanınıyordu. Ancak kimse, dokunuşlarının arkasındaki hikâyeyi tam anlamıyla bilmiyordu.
Aslı, masözlük işine beş yıl önce başlamıştı. Gençliğinde daha farklı hayalleri vardı elbette. İstanbul Üniversitesi’nde Edebiyat bölümünde okurken yazdığı şiirlerle küçük çaplı ödüller almış, öğretmen olmanın hayalini kurmuştu. Fakat hayat, onun için hep farklı planlar hazırlamıştı. Babasını genç yaşta kaybettikten sonra ailesinin sorumluluğu onun omuzlarına binmişti. Annesi bir tekstil atölyesinde çalışıyordu, ama kazancı üç çocuğu geçindirmeye yetmiyordu. Aslı, okulu bırakıp hayata atılmak zorunda kaldı.
İlk olarak bir kafede çalışmış, ardından bir kuaför salonunda manikürcü olarak iş bulmuştu. Ancak her işte aynı şeyi hissediyordu: Yorulmak bilmeyen elleriyle bir şekilde insanlara dokunmak, onların kendilerini iyi hissetmesini sağlamak istiyordu. Bir gün eski bir arkadaşının tavsiyesiyle bir masaj salonunda çalışmaya başladı. O güne kadar bu meslekle ilgili ne bir bilgisi ne de bir ilgisi vardı. Ancak birkaç aylık eğitimle, işinin inceliklerini öğrenmeye başlamış ve giderek daha yetenekli bir masöz haline gelmişti.
Şimdilerde, Ümraniye Mutlu son masaj salonu ’nin köhne ama sıcak bir apartmanında, kendi küçük masaj stüdyosunu işletiyordu. Çalışma odasında loş ışıklar, hafif bir lavanta kokusu ve klasik müzik eşliğinde gelen müşterilerine hizmet veriyordu. İşini seviyor, insanların bedenlerini rahatlatırken ruhlarını da huzura kavuşturduğuna inanıyordu. Ancak Aslı’nın hayatı, masaj stüdyosunun kapısından çıkınca tamamen farklı bir hikâye anlatıyordu.
Hayatın Yükü
Aslı, her sabah erken kalkıp güne bir fincan Türk kahvesiyle başlardı. Bu onun en büyük keyfiydi. Pencerenin önündeki küçük masada oturup sokağı izlerken, içinden gelen melankolik şiir dizelerini mırıldanırdı. Yalnız bir kadındı, ama bu yalnızlık onun tercihi değildi. Hayatına giren erkekler, genellikle onun güçlü duruşundan ya da yoğun çalışma temposundan rahatsız olmuştu. O ise kimseye kendisini açıklamak zorunda olmadığını düşünüyordu.
Bir gün stüdyosuna, Masöz Bayan kırklı yaşlarında ciddi görünümlü bir adam geldi. İsmi Kerem’di ve boyun ağrılarından şikâyetçiydi. İlk başta, Aslı bu adamın diğer müşterilerinden farklı olmadığını düşündü. Ancak seans sırasında, Kerem’in anlattıkları ilgisini çekmeye başlamıştı. Kerem, bir mimardı ve işindeki stresi anlatırken gözleri hafifçe buğulanıyordu. Aslı, ilk defa bir müşterisiyle böylesine derin bir bağ kurduğunu hissetti.
Bağlar ve Çatışmalar
Kerem, bir süre sonra düzenli bir müşteri haline geldi. Ancak her gelişinde, Aslı’nın hayatına dokunan bir şeyler bırakıyordu. Ona kitap öneriyor, klasik müzik üzerine sohbetler ediyorlardı. Aslı, uzun zamandır hissetmediği bir heyecanı fark etmeye başlamıştı. Ama bu heyecan, onu aynı zamanda korkutuyordu. Kerem’in evli olup olmadığını, hayatında başka birinin olup olmadığını bilmiyordu ve öğrenmek de istemiyordu. Onun için önemli olan, bu bağın günlük hayatının tekdüzeliğinden bir kaçış sağlamasıydı.
Bir yanıt yazın